CFU – Basın Duyurusu
26 Haziran 2020
“İşkence gören herkes işkenceye devam ediyor. İşkence gören herhangi bir kimse için bu dünya bir daha rahat olmayacak. İnsanlığa olan inanç yüze atılan tokat ile çatlamış, sonra işkence ile yıkılmıştır. Bir daha asla kazanılamaz” diyordu Nazilerin inşa ettiği toplama kamplarından Auschwitz’de işkence gören Jean Amery.
Uygur Hareketi (Campaign For Uyghurs – CFU), Birleşmiş Milletler (BM) tarafından, işkenceye karşı çıkmak ve mağdurlara destek amacıyla ilan ettiği ‘İşkence Mağdurlarını Destekleme Uluslararası Günü’nde Çin’in Uygurlara karşı soykırım uygulayan ve onları yok etme adına yaptığı her türlü zulüm ile modern çağın en tehlikeli işkencecisi olduğunu vurgulamaktadır. Bu diktanın oluşturduğu vahşetin ortaya çıkardığı psikolojik ve fiziksel travmaların tasavvur edilemez etkileri halen devam etmektedir. Çin Komünist Partisi’nin işkencelerinden kurtulanların anlattıklarına kulak vermek bu acıları anlamak için kısmen de olsa yeterli olacaktır.
“Bana ‘demir elbise’ adını verdikleri ağırlığı neredeyse 30 kilogramdan fazla olan ve her yeri metalden yapılmış bir işkence aletini giydirdiler. Bu demir elbise ile kollarım ve bacaklarım ileriye doğru dümdüz şekilde duruyordu. Hiçbir hareket imkânım yoktu. Hem belim hem de vücudumun her tarafında dayanılmaz ağrılar oluyordu. Bunun tek amacı, insanların morallerini bozmak ve ruhi direnişlerini kırmaktı. 12 saatten fazla bir süre elbisenin içinde kaldım. Bu işkence sona erdiğinde sesimi çıkaracak halim yoktu” Kayrat Semarkant
“Polisler o kadına herkesin önünde birbiri ardına tecavüz etmesini emretti. Bu insanlık dışı durumda ona tecavüz ederken bizim yüzlerimize bakıyorlardı ne tepki vereceğiz diye. Eğer kafasını çeviren, gözlerini kapatan, şok geçiren veya kızgın şekilde bakan varsa hemen alınıp götürüldü ve bir daha kendisinden haber alınamadı. Orada binbir türlü işkence vardı. O odadan vücudu kanlar içinde dönen insanlar gördüm. Bazıları tırnaksız geri döndü” Sayragül Sautbay
“Beni öldürmeleri için yalvardım.” Mihrigül Tursun
Çin’in yarattığı psikolojik ve fikizsel acıların tedavisi mümkün değildir, ancak başka insanların bu işkencelere kurban edilmesi önlenebilir. BM Genel Sekreteri Antonio Gutteres, “İşkencecilerin bu işledikleri suçlardan kurtulmalarına asla izin verilmemelidir. İşkenceye olanak sağlayan sistemlerin yok edilmesi veya değiştirilmesi gerekmektedir” açıklamasını yapmıştır.
BM Genel Sekreteri’nin açıklaması güzel olsa da BM’de insan hakları ihlallerini ve işkenceleri anlatmak için oturum yapmayı planlayan ancak yönetim tarafından durdurulan Emma Reilly’inin ifadeleri bunun tam tersini söylemektedir. “Çin’den gelen insanların ve aileleri Çin’de olan insanların Çin’in ihlal ettiği insan hakları ihlallerini gündeme getirdikleri için baskı altında olduklarını biliyorduk. Bunun sonuçlarının da farkındaydık. Çin’in bu bilgileri istemesinin ve baskısının temel nedeni o insanları ve ailelerini korkutmaktı. Ancak bu, BM İnsan Hakları Konseyi’nin aktivistleri tehlikeden kurtarmak için elinde tuttuğu yetkiye ters görünüyordu”
Bugün fiziksel ve psikolojik işkencelerin en büyük faili, işlediği bu suçlardan kurtulmakla kalmıyor aynı zamanda işlediği bu soykırım nedeniyle adeta ödüllendirilerek BM İnsan Hakları Konyesi’nde temsil edilme imkanına kavuşturulmuştur. Bu durumda BM sadece Çin’in bu müdahalesi ile bu konuda çelişkiye düşmekle kalmıyor aynı zamanda Çin’in de suç ortağı haline gelmektedir. Eğer işkence mağdurlarını onurlandırmak gerekiyorsa hemen bu sistem yıkılmalıdır. Nazi Almanya’sı gibi Çin hükümeti de insanlığa karşı işlediği bu suçlardan dolayı adalete teslim edilmelidir.
İletişim: contact@campaignforuyghurs.org