Kaynak: Intell4
Uygur aktivist Rushan Abbas, Çin’in baskıları altında yaşamlarını sürdürmeye çalışan Müslüman halka ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin Uygur krizindeki önemine de dikkat çeken Abbas, Türk halkından Doğu Türkistan’da yaşananlarla ilgili farkındalık oluşturulmasını istedi.
Campaing for Uyghurs (Uygurlar için seferberlik) hareketi yönetici direktörü Rushan Abbas, Intell4 Global Strateji Ajansı’ndan İsmail Okan’ın sorularını cevapladı. Uygurların içerisinde bulunduğu acı tabloya dair detayları paylaşan Abbas, bölge Müslümanları için Türkiye’nin önemini vurguladı. Abbas ayrıca, Çin Komünist Parti ideolojisinin İslamı tamamen yok etmeye çalıştığını belirtirken, Türk halkından Doğu Türkistan’da yaşananlarla ilgili farkındalık oluşturulmasını istedi. Abbas konuyla ilgili, “Uygurlarla ilgili krizi herkesle paylaşın. Bu zulmü sona erdirmek için yeterli bir destek kitlesi inşa etmenin tek yolu, korkuyu ve susturulmayı reddedip, o insanların sözcüsü olmaktır.” dedi.
“Çin’e bağımlı hale gelen ülkeler zulme sessiz kalıyor”
Çin’in Birleşmiş Milletler (BM) üzerinden faaliyetlerini meşrulaştırmaya çalıştığını savunan Abbas, Çin’e bağımlı hale gelen devletlerin Uygurlara yönelik zulme sessiz kaldığını söyledi. Abbas konuya ilişkin şu ifadeleri kullandı:
“Çin yönetimi Uygur krizine ilişkin Batılı ülkelerden gelen tepkilerle mücadele etmek için, kamplarda tutulan bazı kişileri mevcut durumun farklı olduğu yönünde beyan vermeye zorluyor. Aynı zamanda Çin Komünist Partisi, Uygurlara yönelik şiddetin terörle mücadele adı altında haklı sebeplere dayandığını savunarak kamuoyunu etkilemeye çalışıyor. Bununla birlikte Çin’in finansal tehditlerinden etkilenen ülkelerin BM’de nasıl hareket ettiğini görmek şaşırtıcı değil. Bu durum ekonomik açıdan Çin’e bağımlı olan yönetimlerin yaşananlara göz yummasına sebep oluyor. Çin’in BM’nin en büyük ikinci bağışçısı konumunda bulunması da dikkat çeken bir başka nokta. Çin ayrıca, dünyanın birçok noktasında fakir ülkelere yardımlarda bulunuyor, bu yardımların geri dönüşünün nasıl olacağını ise politik olarak görebiliriz.”
“Aydınların, yazarların, müzisyenlerin, eğitimcilerin hepsinin terörist olması mümkün?”
Komünist Parti hükümetinin tüm Müslümanları terörist ilan ettiğini vurgulayan Uygur aktivist, kız kardeşinin de rejim kontrolündeki kamplarda bulunduğunu söyledi. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman’ın Çin yönetimini haklı bulduğunu hatırlatan Abbas, “Uygur aydınlarının, ünlü yazarların, müzisyenlerin, eğitimcilerin hepsinin terörist ya da aşırıcılık yanlısı olması mümkün mü?” diye sordu.
“İslam’ın en kutsal topraklarının bulunduğu Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi Muhammed bin Selman dahi Çin ziyareti sırasında, Uygur kamplarında yaşanan zulmü Çin’in terörle mücadelesi olarak nitelendirerek, Pekin yönetiminin ulusal güvenliği için buna hakkı olduğunu öne sürdü. Bu tavır karşısında, tek suçu Uygur bir Müslüman olan ve o kamplarda acı çeken kız kardeşim ve milyonlarca Uygur hayal kırıklığına uğradı. Kız kardeşim, basit bir hayat yaşayan yasalara bağlı sıradan bir vatandaştı. Çin’in aşırıcılıktan uzaklaştırma projesi olarak tanımladığı yeniden eğitim merkezlerinde bulunmak için fazlasıyla sakin ve şefkatli bir insandı. Prens Selman, kardeşim gibi birkaç milyon sıradan insanı görmezden geldi. Uygur aydınlarının, ünlü yazarların, müzisyenlerin, eğitimcilerin hepsinin terörist ya da aşırıcılık yanlısı olması mümkün mü? Bu durum karşısında çok üzülüyorum. Dünya kamuoyu ve özellikle de Müslüman kardeşlerimiz Çin’i durdurmak için herhangi bir şey yapmıyor. Ramazan’ın yaşandığı günlerde bile İslam tamamen yasaklandığı için Uygurlar hedef haline geliyor. Oruç tutamıyor. İslam’ın anlattığı birlik nerede? Müslümanları yok edilmekten kurtaracak o kardeşlik nerede?”
“Çin hükümeti İslam’ı zihinsel bir rahatsızlık olarak görüyor”
Abbas ayrıca dünya genelindeki Müslümanların Çin zulmüne sessiz kalmasına tepki gösterdi. Çin’in İslam’ı zihinsel bir rahatsızlık olarak gördüğünü belirten Abbas, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Dünya genelinde Müslüman dostlarımız İslam’ın Çin hükümeti tarafından zihinsel bir rahatsızlık olarak adlandırıldığını, Müslümanların İslam’ı kınamak ve Çin Komünist Partisi’ne sadakat yemini etmek zorunda kaldıklarını biliyor mu? Uygur Müslümanlarının domuz eti yemeye ve alkol içmeye zorlandıklarından haberi var mı? Komünist ideolojilerle tüm İslam dininin altüst edilmeye çalışılmasının ne anlama geldiğini, Çin’in ulusal güvenliğini tehlikeye atma iddiasının Uygurlar ile bölgedeki diğer Türk Müslümanları İslam’dan mahrum etme amacı güttüğünden haberi var mı? Yoksa kız kardeşim ve milyonlarca Uygur, ülkeler arasındaki ticaret anlaşmalarının, siyasi müzakerelerin ve ekonomik çıkarların insani teminatı haline mi geldi? İslam ülkelerinin liderleri olan bitenin gerçekliğinin farkında mı? Bence, eğer Uygurların hayatta kalmak için umutsuzca yalvardıklarını duysalardı belki o masum insanları kurtarmak için harekete geçerlerdi. Kardeşlik üzerine bir hadiste, ‘Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.’ ifadelerine yer veriliyor. Esir Uygur Müslümanlar, çelik bir kafesin içinde ölümü bekliyor. Müslüman dünyası onların sesini ne zaman duyacak?”
“Türk halkından isteğimiz, Uygurlarla ilgili krizi herkesle paylaşın”
Türkiye’nin Uygurlar için ikinci vatan olduğuna dikkat çeken Rushan Abbas, Türk halkından Uygurlarla ilgili krizi herkesle paylaşmasını istedi. Abbas, tarihin bu vahşeti ve destekçilerini unutmayacağını vurgularken, “Uygurlara sahip çıkın.” dedi.
“Uygurlar, Türk halkını tarihsel, geleneksel ve akrabalık gibi birçok yönden en yakın müttefik olarak görüyor. Zulüm nedeniyle vatandalarına geri dönemeyen Uygurlar için tüm sıcaklığıyla kapılarını açan Türkiye ise bizler için ikinci bir ev haline geldi. Türk halkından isteğimiz, Uygurlarla ilgili krizi herkesle paylaşması. Bu zulmü sona erdirmek için yeterli bir destek kitlesi inşa etmenin tek yolu, korkuyu ve susturulmayı reddedip, o insanların sözcüsü olmaktır. Bu konuda imamınızla konuşun, vaazlerde söz edin, farkındalık oluşturun, yöneticilerinizin harekete geçmesini sağlayın. Türk halkı bizim kan kardeşimiz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2012’de Urumçi’ye gittiğinde Uygur halkı onu büyük bir muhabbetle karşıladı. Onu kendi liderleri olarak gördü. Şimdi ise Uygurlar, Türk ve Müslüman oldukları için en korkunç istismar ve soykırımla karşı karşıya. Lütfen yanımızda olun. Türkiye, Çin dezenformasyonuna ve sahte propagandalarına karşı güçlü durmalı. Çin yönetimi terörizmi soykırıma devam etmek için bir bahane olarak kullanıyor. Tarih, bu vahşeti, destekçileri ve takipçilerini unutmayacaktır. Tekrar söylüyorum, lütfen yanımızda olun. Kardeşimiz olarak yanımızda durun, Uygurlara sahip çıkın.”