(Derleyen Abdulhakim Idris)
Doğu Türkistan’da Çin Komünist Partisi tarafından yapılan soykırım ve zulme dair gün geçmiyor ki yeni ayrıntılar ortaya çıkmasın. Komünist Diktanın zulmünden kurtulanl Uygurlardan Mehmet’in başına gelenler tüyler ürpertici. ITV kanalından Emma Murphy’nin röportaj yaptığı Mehmet, kendi halkı aleyhine casusluk yapması için saatlerle işkenceye maruz kaldı.
Araştırmacı Gazeteci Murphy, 16 ay boyunca Çin’de hapishanede kalan Mehmet ile İstanbul’da röportaj yaptı. İnternet sitesinde de yayınlanan habere göre, Mehmet yurt dışında iken babasını ziyaret etmek için memleketine döndü. Döner dönmez hemen gözaltına alında ve hapse atıldı.
Hapiste kaldığı sırada Çinli polisler onu hücresinden alıp işkence odasına götürdü. Orada yere yatırıp beyaz plastik borularla durmaksızın ayaklarına vurdu. Ertesi gün tuvalete gittiğinde idrarından kan geliyordu. İşkence kaldığı yerden devam etti ertesi gün. İkinci gün işkenciciler Mehmet’i hem jop haline getirilmiş kablolarla hem de borularla dövmeye devam etti. Vücudunda morarmayan yer kalmadı. Artık ayakta duramayacak hale gelince bu kez sandalyeye ters oturturup dövdüler. Mehmet dayanamadı ve bayıldı. Onu yere bırakıp gittiler. Bir gün sonra uyandığında yerde yara bere içinde yatıyordu. Polisler ona çok az miktar su verip sorgu odasına aldı. Sorgu saatlerce sürdü.
Sorgunun sonunda ona kendi halkına karşı yani Uygurlara karşı casusluk yapması istendi. Eğer kabul etmezse işkencenin devam edeceği söylendi. Sonra onu koğuşa attıllar. Koğuşun kapısı her açıldığında o kendisinin işkence görmemesi için sürekli dua ediyordu. 16 ayın sonunda dayanamadı ve onların dediklerini yapacağını söyledi. Ona para ve pasaport verdiler. Önce Almanya’ya gitti sonra orada vize alamayınca Türkiye’ye gitti. Bir süre ertafında olan bitenleri söylese de vicdanı onu durdurdu bütün bağlantılarını kesti. Ailesine de durumu anlattı. Mehmet Doğu Türkistan halkının yaşadıklarını Emma Murhpy’ye şöyle özetledi, “Dışardaki 4-5 milyon insanın neler yaşadığını merak ediyorum. Onlar dışarı çıksalar bile artık en küçük fareden bile korkacak hale geldiler”
