(Yücel Tanay )
Ümmet İslam toplumunun tamamını ifade eden bir kavram. Ümmet kelime olarak bir anneden doğan çocuklara verilen isimdir. Daha sonra İslam inancına sahip herkesi içine alan bir anlama kavuşmuştur.
İslam Dünyası Filistin davasına gösterdikleri ilgiyi Doğu türkistan, Tatar, Çerkes, Kuzey Kafkas halklarının davasına gostermesler.
Ümmetin Yetimi Mazlumu Uygurlar
İslam Ümmetinin yetimlerinden olan Uygur müslüman Türklerinin bugün nüfusları büyük Çin katliam ve soykırımlarına rağmen 20 milyonu geçmektedir, büyük çoğunluğu, %99’dan fazlası Sünni Müslümandır.
Uygur Müslüman Türkleri
Uygurlar, Uluğ Türkistanın en kadim Türk boyudur. Uygurları diğer Türk boylarından farklı kılan kendilerine has özellikleri vardır. Türk tarihinde ilk şehircilik, Mimarlık, din ve kültürünün temellerini atmışlar, aynı zamanda modern tarım yapmışlar ve tarihi ipek yolunun ilk Kervancıları ve tüccarları olarak tarihe geçmişlerdir. Türk tarihinde ilk defa şehir ve kasabalar kurmuş ve ilk Türk mimari eserlerini inşa etmişlerdir. Şehir hayatı ve kültürünü başlatmışlardır. Doğu Türkistan topraklarında kurulan ilk İslam cumhuriyetini Uygurlar 12 Kasım 1933’de kurdular.
Doğu Türkistan İslam cumhuriyetinin kurucuları
Uygurların, İslamla tanışması 840’lı yıllarda başlar. 932 yılında Karahanlılar döneminde. Karahanlılar devletinin prenslerinden ve Karahanlı Hükümdarının üvey oğlu Satuk Buğra, bir gece rüyasında peygamberimizi görür; Peygamber Efendimiz kendisini İslama davet eder. Sabah uyandığında da Müslüman olur. Abdülkerim ismini alır Satuk Buğra. Kaşgar’da bulunan 300 Budist tapınağını Camiye çevirir. Daha sonra Tarım bölgesindeki Uygur şehirlerine seferler düzenler ve bu bölgelerın de Müslüman olmalarını sağlar. Bu dönemde Türkistan’daki Türk kavimlerinin büyük bir kısmı İslam dinini kabul ederek “İslam Medeniyeti” içerisinde bütünleşmişlerdir. Bununla beraber Uygur Medeniyeti İslam Medeniyeti ile birleşerek “Uygur İslam Medeniyeti” adı verilen tarihi gelişme süreci başlamıştır. Bu dönemde Kaşgar şehri Karahanlı sülalesinin dini, siyasi ve kültürel bir merkezi olarak tarihe geçmiştir.
Satuk Buğra’nın İslam’ı kabul etmesinin ardından 932 -1216 yılları arasındaki dönem Doğu Türkistan’ın altın devri olarak bilinir. Medreseleri ve öğretim kurumları ile ünlenen Türkistan, bu dönem boyunca dünyanın dört bir yanından gelen öğrencileri misafir etmiş, tarihe yön veren devlet ve bilim adamları yetiştirmiştir.Karahanlılar döneminde “İkinci Buhara” olarak anılan tarihi şehir Kaşgar’daki “Hanlık Medresesi” Saciye Medereseleri, “Eydgah Medresesi”, “Oda Aldı Medresesi”, “Beglik Medresesi”, “Çarsu Medresesi” ve “Meyve Pazarı Medresesi” gibi yüksek bilim ve eğitim kurumları bu devirde kurulmuş ve günümüze kadar gelen bilim yuvalarıdır. Bunlardan Kaşgar’daki yüksek öğretim konumunda olan “Saçiye Medresesi”, ”Hamidiye Medresesi”, “Mahmudiye Medresesi” gibi medreseler, yalnız Uygur Türkleri’nin değil, Türk-İslam aleminin de önemli kültür ve eğitim merkezlerinden biri olarak kabul edilir.
Uygurların anavatanı Doğu Türkistan’da Karahanlılar, Gazneliler, Harzemşahlar, Selçuklular, Saidiler İslam’ın bayrağı altında devlet kurup, Türk-İslam uygarlığının en güzel örneklerini vermiş ve insanlığa büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Mahmut Gaznevi, Abdülkerim Satuk Buğra, Timur, Selçuk Bey, Babürşah, Melikşah gibi büyük devlet adamları da bu topraklarda yetişen değerli isimlerdendir. İmam Buhari, İmam Tirmizi, İbn-i Sina, Ebunasril Farabi, Fergani, Zimahşeri, Sekkaki gibi eserleri ile İslam kütüphanelerini zenginleştiren, dünya bilim adamlarına yol gösteren bilginler de bu toprakların evlatlarıdır. Ayrıca Divan-ı Lügat-it Türk’ün yazarı Kaşgarlı Mahmud, Kutadgu Bilig’in yazarı Yusuf Has Hacib, Atebet’ül Hakayık adlı dev eserin sahibi Ahmed Yüknek gibi dünya tarihine kültür hazineleri ile yazılan isimler de Türk-İslam uygarlığının beşiği olan bu topraklarda yaşamıştır.
Bu Doğu Türkistanlı alimler Doğu Türkistan’ın İslam ve Türk dünyası için taşıdığı değeri ortaya koyması açısından büyük önem taşır.Mazisi böyle muhteşem bir Türk boyunun özellikle son yüz yılda başına gelenler hem üzücü hem de düşündürücüdür. Çin işgalinden bu yana milyonlarca Müslüman Türk hayatını kaybetmiştir.
Çin – Han şovenizmi, en fanatik dönemini komünist diktatör Mao’nun 1966–1976 yılları arasında uygulattığı Kültür Devrimi esnasında yaşadı. Camiler yıkıldı, toplu ibadet yasaklandı, Kuran kursları kapatıldı ve bölgeye yerleştirilen Çinliler Müslümanları taciz etmek için her yolu denediler. Okullarda dinsizlik propagandası yapıldı. Ayrıca bütün iletişim araçları vasıtasıyla insanların dinden soğutulmaları için yoğun çaba harcandı. Dini ilimlerin öğrenilmesi ve dini bilgilere sahip öncü kişilerin halkı eğitmeleri ise tamamen yasaklandı. Buna rağmen halkın İslami kimliği yok edilemedi.
Günümüzde Müslüman halka uygulanan sindirme ve baskı yöntemlerinden biri ise eğitim alanında kendini göstermektedir. Bölgedeki üniversitelerde eğitim Çince’dir. Bu üniversitelerde okumasına imkan tanınan Müslüman öğrencilerin oranı ise ancak %20’dir. Ekonomik güçlükler ise, Müslüman halkın eğitim seviyesini düşüren önemli bir etkendir. Çince eğitim yapan orta dereceli okullar gelişmiş imkanlara sahipken, Uygur okullarında sıra bile bulunmamaktadır. Okullarda din dersi programlarının esası ateizm üzerine bina edilmiştir.Otuz yılda dört defa alfabelerinin değiştirilmiş olması da yine bölgedeki Müslümanlara yapılan asimilasyon uygulamalarının bir parçasıdır. Mao, kültür devrimine rağmen Çin alfabesine dokunmazken, Uygur alfabesini İslam harflerinden Kirilce’ye çevirmiştir. Bir müddet bu alfabe kullanıldıktan sonra Latin harflerine geçilmiş, ancak bu defa da Türkiye ile kültür köprüleri kurulmasın diye tekrar İslam harflerine dönülmüştür. Alfabe ile bu kadar sık oynamanın nesiller arası anlaşmayı ne kadar zor bir hale getireceği ise açıktır.3 milyona yakın Uygur Müslüman, Çin işgalcilerinin Doğu Türkistandaki Nazi kamplarına koyulmuş, ağır şartlar yüzünden çok sayıda şehit olan vardır. Müslüman Uygur çocukları Çin sömürge yönetimi tarafından ailelerinden zorla alınarak, çocuk yetiştirme merkezlerinde Çinlileştirme operasyonlarına maruz bırakılarak dininden, kimliğinden kültüründen koparılıyor. ‘Kardeş Aile’ projesi adı altında her Doğu Türkistanlının evine bir Çinli erkek yerleştirerek namus ve iffetlerimizi tarumar ediliyor.Müslüman Uygur kızları Çinli erkeklerle evlenmeye zorlanmakta namusları kirletilmektedir.Yeni doğan Uygur çocuklarına Müslüman ismi koymak yasaklandı.Han-Çin milliyetçiliği üzerine inşaa edilen Çin halk cumhuriyeti Uygurlara karşı soykırım, tehcir ve asimilasyon politikalarını uyguladı. Doğu Türkistan coğrafyasındakı bütün isimler değiştirildi, Uygur Türkçesinde yazmak, ana dilde eğitim Çinin anayasında yer alan Sözde özerklik yasasında yer almasına rağmen yasaklandı. Kızıl Faşist Maoculukla, Han-Çin milliyetçiliği karışımı Nazist Çin ideolojisi Kadim Türk yurdu Doğu Türkistanın ismini Sincan(Xiang)adıyla değiştirerek bilimsel temellere dayanmayan bu safsatayı yaymaya çalıştı. Uygurlar bir kaç satılmış isim dışında Özerk bölge yönetimine alınmadılar.
Türkiye’de ve İslam Dünyasında Filistin’de yaşanan insanlık suçlarına haklı olarak tepki gösteren İslam Dunyasi Doğu Türkistan konusunda üç maymunu oynamaları şaşırtıcı.!İslam Duhyasi ilk Müslüman Türk Devleti olan Karahanlılar Devletinin kurulduğu coğrafyada yaşayan Müslüman Uygurların yok edilişlerine hiçbir tepki göstermiyor. bugün 3 milyona yakın Uygur Çinin Toplama kampı denen Nazi Kamplarında tutulmaktadır. İslam Ülkelerinden Çini kınayan tek bir ses yoktur. Hepsi Çinle ticarı, siyası, askeri ilişkilerini geliştirme peşinde olup, Müslüman Uygurların feryartlarına kullaklarını tıkamışlardır. Uygur Hareketi Direktörü Rushan Abbas’ın, 11 Mart 2020’de Amerikan Kongresi Çin Özel Komisyonu’nda dediği gibi “Tarih bu duruma karşı çıkmayanları ve soykırıma sesiz kalanları mutlaka hatırlayacaktır.”