Çin Komünist Partisi’nin Doğu Türkistan’da işlediği soykırım suçlarının birinci dereceden tanıkları buldukları her fırsatta yaşananları duyurmak için mücadele ediyor. Bunun için mücadele edenler sadece Müslüman Uygur Türkleri değil, bir dönem Doğu Türkistan’a gidip orada araştırma yapan batılı akademisyenler bütün gayretlerini ortaya koyuyor. Urumçi’de akademik çalışmalar yapmak için bulunan Sarah Tynen de başta meslektaşı Profesör Rehila Dawut olmak üzere Uygur Türkleri’nin haklı davasının savunucularından. Orada kaldığı dönemde Çin Komünist Partisi’nin insanları nasıl birer birer topladığına bizzat şahit olan Tynen, görev yaptığı Colorada Üniversitesi’nin internet sitesinde kendisi hakkında yayınlanan bir makalede, “Hala bununla ilgili kabuslar görüyorum. Birçok arkadaşımı kaybettim, muhtemelen onları bir daha göremeyeceğim. Onların hayatta olup olmadıklarını bile bilemiyorum” diyor. Tynen, Çin’in Doğu Türkistan’daki bu aksiyonlarının soykırım gibi çok kötü şeylerin başlangıcı olmasından endişe ediyor.
Urumçi’de arkadaşı Münevveri ziyaret ettiğinde Çin Polisinin Uygurlar üzerindeki baskısını bizzat yaşamış Tynen. Daha yeni doğum yapan Münevver için kimlik kontrolü yapmaya gelmişti polisler. Henüz çocuğunu kaydettirmediği için alınıp götürülme tehlikesi vardı eğer polis fark etseydi. Neyse ki bebek hiç sesini çıkarmadı ve polisler gitti. Aradan birkaç ay geçtikten sonra Uygur kadın ve erkeklerin toplanıp kamplara gönderilmeye başladığını gören Sarah Tynen, böyle bir şeyin olabileceğini hiç düşünmemişti. Çin hükümeti, insanları sadece ibadet ettikleri veya oruç hakkında konuştuklarında dahi alıp götürüyordu. Arkadaşları ona “memleketime gitmem gerekiyor, eğitim görmeye gitmem gerekiyor” dediğinde ne anlama geldiğini biliyordu. Çünkü bunlar kamplara gönderilen insanların durumlarını anlatmak için kullandığı kodlardı. Tynen’in bir anda ortalıktan yok olan arkadaşlarından biri de aynı zamanda ona mentörlük yapan Profesör Rahile Dawut oldu. Profesör Dawut, antropoloji alanında dünyaca bilinen bir isimdi. Pekin’e gitmek üzere evinden ayrıldıktan sonra bir daha geri dönmedi. Tynen ve diğer akademisyenler Dawut’un özgürlüğüne kavuşması için kızı Rahile Dawut’un kızı Akide tarafından başlatılan kampanyaya destek veriyor.
Orada bulunduğu dönem içerisinde, Doğu Türkistan’ın uzak ve muhafazakar bölgelerinden kadınların iş bulma fırsatlarını aramak için Urumçi’ye geldiklerini tespit eden Sarah Tynen, daha sonra bu kadınların hükümet tarafından geri gönderildiğine dikkat çekiyor. Tynen’in altını çizdiği ve Çin’in Müslüman Uygur Türkü kültürünü yok etmek için attığı adımlardan bir tanesi de evlere misafir kabul edilmesinin yasaklanması olmuş. Uygur geleneklerinde eve gelen misafirle ilgilenmenin Allah’ın sevgisini paylaşmak anlamına geldiğini söyleyen Tynen, “Bu benim için çok önemliydi, çünkü kimi zaman fakir insanlar büyük bir cömertlikle ve yemeklerini paylaşıp evlerinde misafir etmek istiyordu” Ancak, Uygurlar şimdi bu misafirperveliği gösterilmekten mahrum bırakılıyor.
‘Göçmen işçilerin elden çıkarılması ve yer değiştirilmesi: Devlet Terörünün ve Ekonomik Kalkınmanın Sincan’daki Uygurlar Üzerindeki Etkisi’ adı altında araştırmasını tamamlayan Sarah Tynen’ın bu çalışması ile Uygurların evlerine sık sık gerçekleştirilen polis baskınları sonucunda ortaya çıkan korku kültürünün etkileri ortaya konuyor. Tynen, otoriter hareketlerin insanların günlük yaşamında nasıl bir dayatmalar oluşturduğuna buna karşılık da insanların kendi hayatlarını eski haline getirmek için güçlü bir şekilde çalıştıklarını anlatıyor. Tynen, Çin’in bütün baskılarına rağmen Uygur halkının hayatlarını ve kültürlerini korumak için mücadeleye devam ettiklerini vurguluyor.
2014 yılında gittiği Urumçi’de 3 yıla yakın kalan Sarah Tynen, polislerin onu sık sık durup kimlik sormaya başlamasının ardından ülkesine geri döndü ve şu anda Uygurların haklarını savunmaya devam ediyor.