Bir milleti tarihten yok etmenin ilk adımlarından biri o insanların, dilini, dinini ve kültürünü yok edip kimliklerini unutturmak. Dünya tarihi bunu Moğolların Ortadoğu’yu işgalinde de yaşamıştır, Nazilerin Yahudilere soykırımında da. Ünlü Türk Şairi Mehmet Akif Ersoy’un ‘tarih tekerrürden ibaret diyorlar hiç ibret alınsa tekerrür eder miydi?’ sözü bir kez daha tüm çıplaklığı ile insanlığın karşısında duruyor. Yahudi soykırımı için ‘bir daha asla’ diyen uluslararası kamuoyu bu sözünü çoktan unuttu.Çin Komünist Rejimi’nin Doğu Türkistan’da Müslüman Uygur Halkının maruz kaldığı soykırımı ne de İslam ülkeleri ne de Amerika ve birkaç ülke dışında kimse görmedi. ‘Çin’in iç işleri’ söyleminin arkasına sığınmak, Rahile Dawut gibi dünyaca ünlü bir akademisyenin neden kaçırıldığını sorgulamaktan daha kolay geldi devlet yöneticilerine. Komünist dikta da Doğu Türkistanlı Müslüman Uygur halkını yok etmek adına önce aydınlarını gönderdi toplama kamplarına. Bundan tam üç yıl önce bir anda Pekin rejiminin ortadan kaybettiği Rahila Dawut, Komünist rejimin bir halka soykırım nasıl yapılır hikayesindeki en dikkat çekici mağdurlardan. Kızı Akide Pulat, 3 yıldır annesini arıyor elinde ona ait en son çekilmiş fotoğraflardan biri ile. Bu genç kızın mücadelesine ise henüz bir ses veren çıkmadı. Uygur Hareketi’nin (Campaign for Uyghurs – CFU) Kurucusu ve Direktörü Rushan Abbas, “Uygur Akademisyenler, hükümetin izni ile ders anlatıyor kitap yayınlıyor ama sadece Uygur oldukları için suçlu bulunup büyük bir baskı ve zulme maruz kalıyorlar” diye tepki gösterdi.
Çin Komünist Rejimin Müslüman Uygurları yok etme adına ilk hedefe aydınları koyması boşuna değildi elbet. Mao’nun Kültür devriminde de Tiananmen olaylarından sonra da önce aydınları, yazarları, akademisyenleri zindanlara attı Komünist rejim. 2014 yılında ünlü iktisatçı İlham Tohti de bunun kurbanı oldu, Antropolog Rahile Dawut da. Doğu Türkistan’da 2017’de hızlanan ve şiddetlenen baskının sonucunda 500 den fazla akademisyenlerin nazilerden ilham alınarak inşa edilen toplama kamplarına gönderildiği belirtildi. Her ne kadar ülke yöneticileri bir adım atmasa da New York merkezli Scholar At Risk organizasyonu Pekin rejiminin tutuklayıp götürdüğü bütün akademisyenler adına ‘Düşünce Cesareti’ ile ödüllendirdi Rahile Dawut’u. Kasım ayındaki törende onun adına ödülü kızı Akide Pulat aldı.
Uygur Hareketi’nin Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle düzenlenen panele katılan Akide Pulat, “Bu bana ve aileme karşı yapılmış apaçık bir soykırımdır. Bütün hayatımız değişti” diyerek Çin komünist rejiminin insanlık tarihine kara leke gibi geçecek büyük bir suçu işlediğini kaydetti. Pulat, “Eğer sizin harika bir aileniz varsa ve anneniz sizin hiç çekinmeden kapısını çalacağınız insandır. Ben böyle kayıp yaşayan insanlardan sadece biriyim” dedi. Rahile Dawut’un akademisyen arkadaşı Ruth Ingram’ın The Diplomat’taki makalesinde Akide Pulat annesinin hiçbir suça karışmadığı halde alınıp götürüldüğünü şu sözlerle dile getirdi, “Topluma zarar verecek hiçbir şey yapmıyorsunuz. Sadece ama sadece bir akademisyensiniz, sıradan bir kadın. Tek amacınız çocuklarınızla huzur dolu bir yaşam. İki yıl boyunca diğer aile üyelerime bir zarar gelmesin diye konuşmadım. Ama artık konuşmak zorundayım. Senin yüzünü bir daha görünceye kadar, seni evde karşımda buluncaya ve sen normal hayatına geri dönünceye kadar durmayacağım. ‘Annem nerede?’ diye sormaktan vaz geçmeyeceğim”
Rahile Dawut ve Dünya İnsan Hakları Günü ile ilgili düzenlenen panel nedeniyle de Uygur Hareketi, “Rahile Dawut’un başına gelenler Çin komünist rejimi yönetimi altında Uygurların bulunduğu şartları göstermektedir ve bu soykırımın açık bir delilidir. Hem O hem de Dr. Gulshan Abbas gibi entelektüellerle birlikte milyonlarca insan toplama kamplarına gönderilmekte, fabrikalarda köle gibi çalıştırılmaktadır. Bu rejimin yeryüzünden Uygur kimliğini silmeye devam edecektir eğer birileri dur demezse” açıklaması yapıldı. Uluslararası kamuoyunun harekete geçmesi için Doğu Türkistan halkının daha fazla beklemeye tahammüllünün de olmadığı bu açıklamada bir kez daha vurgulandı.