Çin Halk Cumhuriyeti’nin Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri ve diğer Müslüman topluluklara karşı yürüttüğü asimilasyon ve soykırım politikası, son yıllarda etkisini her alanda göstermeye başladı. Müslüman gibi yaşamayı bir suç olarak gören Pekin Hükümeti’nin en büyük destekçisi el altından desteklediği İslam karşıtı gruplar. Bu gruplar özellikle sosyal medya üzerinden milyonlarca kişiye ulaşan büyük bir propaganda mekanizmasını kontrol ediyor.
Amerika merkezli Hudson Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırma Çin’de İslam karşıtı grupların başta Doğu Türkistan olmak üzere diğer bölgelerdeki Müslümanlara yönelik propaganda yöntemlerini mercek altına alıyor. Haiyun Ma tarafından tarihi kökenlerine inilerek yapılan araştırma geçmişten günümüze İslam karşıtlığının yansımalarını ortaya koyuyor. Buna göre 11 Eylül saldırılarından sonra Çin hükümetinin İslam ve Müslümanlara karşı politikaları aşırı ırkçı Han Çinlileri tarafından da desteklenmeye başladı. Özellikle 2009 yılından sonra Çin’in en büyük sosyal medya platformu WeChat ve blog yayını yapan Sina Weibo üzerinden İslam karşıtlığı körükleniyor. 2009 yılında Doğu Türkistan’da meydana gelen saldırı olaylarından sonra Çin hükümeti Uygurları yok etmeye yönelik adımları atması aşırı milliyetçi Han Çinlilerini de harekete geçirdi. Bu süreçte internet üzerinden asılsız haberler hızla dağıtılmaya başlarken hükümetin uyguladığı sansür de onların propagandalarının yayılmasını destek oldu. Han Çinlilerinin İslam karşıtı grupları, hükümetin sansür sistemi ile açtığı alanda İslam ve Müslümanlık aleyhine sosyal medya üzerinden yayınlarını artırdı. Aralarında emekli profesörler, Çin devlet kurumlarına danışmanlık yapan kişiler ve çeşitli uzmanların başı çektiği gruplar birer ‘online savaşçı’ olarak İslam dinini ve Müslümanları küçük düşürecek ve onları aşağılayan uydurma haberler, görüntüler ve fotoğrafları sosyal medyada dolaşıma sokmaya başladı. Bazı araştırmalara göre dışardan bağımsız olarak hareket ettikleri izlenimi veren gruplar aslında Komünist Parti ile birlikte hareket ediyor. Bu gruplar, belli bir kampanya programı çerçevesinde önceden belirlenen adımlara göre koordineli bir şekilde faaliyetlerini sürdürüyor. Weibo sosyal medya hizmeti veren şirketlerin Çinli yöneticileri ve sahipleri de sistematik olarak İslam karşıtlığı propagandayı destekliyor kendi sosyal medya hesaplarından bu yayınları paylaşıyor.
Çin Devletinin Radyo, Film ve Televizyon Kurulu’nun 1989 yılında illegal yayınlara yönelik geliştirdiği Tianshan Projesi’nin, 2009 yılından sonra Doğu Türkistan’daki Müslüman Uygurlara yönelik olarak yeniden yapılandırıldığına ve uygulanmaya başlandığına dikkat çekiyor, Haiyon Ma araştırmasında. Ma, bu projenin Uygur Türkleri ile de sınırlı kalmadığını aynı zamanda Hui Müslümanlarının yaşadığı bölgelere de genişletildiğini vurguluyor. Tainshan Projesi Çin hükümetinin Uygurları denetim altına almak için oradaki yayınları ‘aşırılıkçı, ayrılıkçı ve terörist’ diye üç ana başlık üzerine denetliyor. Ancak burada İslam dinini anlatan herhangi bir kitap anında terörist yayın kapsamına sokuluyor. Bunu okuyan, evinde bulunduran veya satan kişiler de tutuklanıp kamplara gönderiliyor. Son dönemde bu baskı diğer Müslüman toplulukları üzerinde de görülüyor. Bir dönem örnek ‘imam’ olarak gösterilen Hui Müslümanlardan bir yayıncı, Doğu Türkistan’dan yaşadığı Gansu bölgesine döndükten sonra 2016 yılında tutuklanmıştı. Tutuklanma gerekçesi ise aralarında Uygurlar da olmak üzere Müslüman gençlere eğitim vermek.
Doğu Türkistan’da Müslüman Uygur Türklerine yönelik Pekin Hükümeti’nin baskıları devam ederken oradaki, parti görevlileri her türlü İslami pratiğin cezalandırılmasını isterken aynı zamanda aşağılıyor da. Oradaki İslam Karşıtlığı temsilcileri Han Çinlerine bir domuzun kafasını kesim camiye asmaları gibi akıllar veriyor. Han Çinlilerinin festivallerinde Müslüman Uygur Türkleri, alkol içmeye, domuz eti yemeye ve tesettürden çıkmaya zorlanıyor parti yönetimi tarafından. Yeni doğan çocuklara Müslüman Türk isminin yasaklandığına ve 26 İslam ülkesinde eğitim görmenin Çin tarafından şüpheli olarak görülmesi de ayrı bir zulüm.
Komünist Parti’nin desteklediği ve sosyal medya ağları üzerinden yayılan İslam ve Müslümanlık ile ilgili bilgiler sadece Çin’de dolaşıma sokulmuyor. Aynı zamanda birçok hesap üzerinden Avrupa ve Amerika’daki internet kullanıcılarının ekranlarına uzanıyor bu nazi tipi propagandalar. China File’de konu hakkında değerlendirme yapan Kecheng Fang, özellikle 2016 yılından sonra Çin’deki İslam karşıtı grupların batıdaki bütün yayınları taradığını ve burada gördükleri İslam Karşıtlığı yazıları ve görüntüleri hemen Çinceye çevirerek sosyal medyada paylaştığına dikkat çekiyor. Fang’ın verdiği şu örnek ise Komünist Parti’nin sistemini göstermeye yeterli. Şöyle ki Yeni Zelanda’da bir ırkçı tarafından yapılan Cami saldırısında 52 kişinin hayıtını kaybettiği haberleri batı medyasında dolaşırken, Çin’deki İslam Karşıtları hemen Nijerya’da Hıristiyanlara yönelik bir saldırı haberini devreye sokmuştu. Aynı dönemde hemen Doğu Türkistan’da meydana gelen hadiseler de Müslüman ve Türk karşıtlığı olarak ekranlara yansımıştı. Ve bu haberler sadece orada değil bütün dünyaya yayılıyor.
İşte bu noktada bir kez daha ifade etmek gerekir ki Müslüman Uygur Türklerinin haklarını savunmak Çin’in içişlerine karışmak demek değil. Pekin yönetimin Doğu Türkistan’da ve diğer bölgelerdeki Müslümanlara yönelik ağır propagandasına bir an önce başta İslam ülkeleri olmak üzere batılı devletlerin dur demesi gerekiyor. Aksi takdirde globalleşen dünya, Çin’in körüklemeye çalıştığı İslam Karşıtlığının neticesinde yeni elim hadiseleri yaşama riski ile karşı karşıyadır.