Uygur Hareketi
Çin Komünist Partisi, Uygur Türklerine ve diğer Müslüman topluluklara yönelik soykırım zulmü arşı titretir hale geldi. Milyonlarca Uygur önce toplama kamplarına sürüldü orada işkenceler tabi tutuldu. Sonra sadece İslam dininin gereklerini yaptığı için yüz binlercesi hapse yollandı geri kalanlar ise fabrikalarda köle gibi çalıştırılmaya başlandı. Başta Birleşmiş Milletler ve İslam dünyası olmak üzere uluslararası toplum yaşananlara kulak tıkadı. Ancak, Komünist diktanın zulmüne ilk elden tanık olanlar var güçleri ile ‘artık yeter’ demeye devam etti. Son olarak, eğitim amacıyla Çin’e giden Afrikalı bir gencin, online İngilizce ders verdiği talebesi Arzu’nun başına gelenler şok ediciydi. John isimli genç, Uygur gençlerinden Arzu’nun önce annesinin vefat ettiğini sonra babasının toplama kampına gönderildiğini ancak oraya dayanamayarak hayatını kaybettiğini, akabinde komünist diktanın Arzu’nun erkek kardeşi ile kız kardeşinin eşinin alınıp götürüldüğünü en sonunda da genç kızın köleleştirildiğini anlattı. John, Fabrikalarda köle gibi çalıştırıldığını öğrendiği Arzu’yu son kez gördüğünde onun açlıktan neredeyse ölecek hale geldiğini söyledi.
Doğu Türkistan’daki soykırıma dikkat çekmeyi hayat gayesi edinen Uygur Hareketi’ne (Campaign for Uyghur – CFU) ekibine ulaşan John, Uygur gençlerinden Arzu ile tanıştıktan sonra genç kızın başına gelenleri anlatarak, uluslararası camianın harekete geçmesini istedi. Genç Arzu’nun yaşadıkları karşısında şok olan ve elinden bir şey gelememesinin üzüntüsünü derinden yaşayan John, kendisine yönelik Çinli yetkililerin uyguladığı ayrımcılığa da dikkat çekti. Eğitim için Çin’e giden John’un verdiği bilgilere göre, O, WeChat üzerinden insanlarla tanıştı ve onlara online İngilizce dersler vermeye başladı. Bu yılın şubat ayında tanıştığı ve İngilizce konusunda yardım etmek üzere görüşmeye başladığı kişilerden biri de Uygur genci 23 yaşındaki Arzu idi. Çin’de özellikle Uygurların yabancılarla bir araya gelmesi ‘büyük bir suç’ kabul edildiği için Arzu, John ile sadece telefon üzerinden görüşüyordu. John birkaç kez nerede yaşadığını sorsa da Arzu hiçbir zaman cevap vermedi. Çin’den çıkan Covid-19 virüsünün yaygınlaştığı dönemlerde Arzu bir gün ansızın John’un numarasını telefonundan sildi ve bir süreliğine kendini kaybettirdi. Aradan bir süre geçtikten sonra yeniden ekledi. Ekledikten sonra John’a beklenmedik bazı hadiselerin yaşandığını ancak detayları anlatamayacağını çünkü yabancılarla konuşursa başının belaya gireceğini söyledi. Nisan ayının başlarında Arzu, John’un bulunduğu şehre geldi. John onunla irtibat kurmaya çalıştı ancak bir türlü ulaşamadı. Bir gece ansızın ona mesaj atarak başında büyük bir bela olduğunu ve yardımcı olup olamayacağını sordu. John, O’na memnuniyetle cevabını verdi ve beklemeye başladı. Ancak o gün Arzu gelmedi. Aradan birkaç gün geçtikten sonra Arzu ona mesaj atarak bazı şeylerin olduğunu, nerede kaldığını ve nelerin olduğunu söylemeyeceğini ancak onu ziyaret edeceği bilgisini ulaştırdı John’a. Bir hafta sonu, Cumartesi günü Arzu, John’a mesaj atarak onun yaşadığı bölge civarında olduğunu söyledi. Onunla buluştuktan sonra yemek yapmak için malzeme almak üzere markete uğrayıp oradan John’un kaldığı eve gitti. Eve vardıklarında Arzu’nun telefonu çaldı. Telefona cevap veren Arzu, konuşmasından sonra hemen geri gitmesi gerektiğini söyledi ve koşarak evden çıktı. Nasıl olup olmadığını dahi anlatmaya fırsatı olmadı.
Fabrikalarda köle gibi çalıştırılmaya başlandı
Aradan iki ay kadar geçtikten sonra Arzu, John’a mesaj atarak bir fabrikanın yatakhanesinde kaldığını ve dışarıya gitmesini yasak olduğunu mesaj attı. John, adresi verirse onu ziyaret edebileceğini söyledi ancak Arzu bunun da yasak ve tehlikeli olacağını belirtti. Bu dönem içinde zaman zaman onunla mesajlaşarak görüştü John. Haziran ayının 17’sinde Arzu John’a mesaj atarak ailesinin yaşadığı yere dönmesi gerektiğini ancak ertesi gün yani 18 Haziran için bir geceliğine kalacak yere ihtiyacı olduğunu söyledi. Bu isteği hemen kabul eden John, Arzu ile 18 Haziran’da buluştu. O gün John’un kaldığı evde bir geceliğine misafir oldu. O akşam başından geçenleri John’a anlatabilme imkânı buldu. Anlattıkları, komünist diktanın Uygurlara yaptığı zulmü gösteriyordu. Arzu’nun bu dönem içinde vefat etti. Annesinin vefatından sonra babası toplama kamplarına gönderildi. Baba, kamplardaki zor şartlara dayanamayarak orada hayatını kaybetti. Erkek kardeşi ve Kız kardeşi Kaşgar’da yaşıyordu. Böylece Arzu’nun okula gitmesi için ona destek verecek kimsesi kalmadı. Artık her günü başına nelerin geleceğini bilemeden yaşamaya başladı. Daha sonra Komünist dikta tarafından o bölgedeki fabrikalardan birinde köle gibi çalıştırılmaya başlandı. Bu dönem içinde zaman zaman John ile mesajlaşarak görüştü. John, O’na neler olup bittiğini ve nerede kaldığını sorduğu her seferinde aldığı cevap hep aynı idi ‘bu konular gizli sana bu konuda bir şey söylemem oldu’ Ancak gönderdiği bir iki resimden ve anlattıklarından yola çıkarak Arzu’nun Uygurların zorla köle olarak çalıştırılan kurbanlardan biri oldu. Fabrikaların yatakhanelerinde kalıyor. Ölmeyecek kadar yiyecek veriliyordu. Bir seferinde John O’na yiyecek bir şeyler alabilmesi için WeChat üzerinden para göndermeyi denedi. Bir şekilde paranın ulaştığı Arzu, o para ile sadece meyve alabildi. Köle gibi çalıştırıldıkları için Arzu, gittikçe zayıfladı bir deri bir kemik kaldı denilecek hale dönüştü.
Benim numaramı rehberine kaydetme!
Diğer taraftan Arzu’nun en son aldığı habere göre Çin polisi kız kardeşinin eşini de tutuklayıp götürdü. Memleketindeki yerel polisler ona da ulaşarak mutlaka geri dönmesi gerektiğini söyledi. Arzu’nun geri dönmekten başka çaresi kalmadı. Ertesi gün yola çıkarken John’a telefon numarasını verdi ve ‘sakın rehbere ekleme’ diye de uyardı. Eğer bir gün tekrar John’un bulunduğu şehre gelirse o numaradan ona ulaşacağına dair söz verdi ve ayrıldı. Ayrılmadan önce John O’na kalması ve başka çözüm yolları bulma önerisini yaptı. Ancak Arzu, memleketinde ailesinin başına daha fazla bela gelmemesi için ayrılmak zorunda olduğunu söyleyerek bu teklifi geri çevirdi. Doğu Türkistan’da her yerde kurulu polis noktalarında sürekli yapılan kontroller nedeniyle telefonunda yabancılarla irtibatının tespit edilmemesi için John’un da ismini rehberden sildi. John giderken bir kez daha O’na “Eğer imkanın olursa mutlaka irtibat kur elimden ne geliyorsa yapacağım” diyerek söz verdi. Bu görüşmeden sonra Arzu’dan bir daha haber alamayan John, O’nun WeChat profilindeki durumunda hiçbir hareketlilik görmedi. John, Arzu’nun başına büyük bir tehlikenin gelmiş olabileceğini düşündü. Daha sonra internet üzerinden O’nu bulup ülkeden çıkarabilmenin yollarını aradı. Hatta oradaki insan hakları savunucularının ofislerine bile gitmeyi dahi düşündü. Ancak Arzu’ya ve ailesine zarar vermemek için böyle bir ofise gitmemeye karar verdi. Yaptığı araştırmaların sonucunda, Uygurların davasının sesi olma amacını taşıyan Uygur Hareketi yöneticileri ile irtibat kurdu.
Keşke gitmesine izin vermeseydim
Arzu ayrıldıktan sonra John, büyük bir pişmanlık yaşayan John, düşüncelerini şöyle anlattı: “O’nun gitmesine izin verdiğim için büyük suçluluk duyuyorum. Keşke imkânım olsa da durdurabilseydim. O’nun yeniden özgür olabilmesi için yapılması gerekiyorsa hazırım. Eğer O’nu kurtarabilecek bir fırsat çıkarsa başıma büyük problemlerin açılmasına bile razıyım. Arzu’nun yaşadıklarını dünyaya anlatmayı ve O’nun sesi olmayı çok istiyorum.”
Çin neden yabancı öğrencileri hem davet edip hem de onlara eziyet eder?
Eğitim için gittiği Çin’de yabancı öğrencilerin çok zor şartlar altında yaşadığına da söylediği açıklamasında, “Dışarı çıktığında sürekli olarak saklanmak zorunda kaldığın bir ülkede yaşamak gerçekten zor. Çinlerin, yabancı öğrencileri hem kabul edip hem de onların hayatını zorlaştırmalarındaki amacının ne olduğunu gerçekten bilmiyorum. Çin’de bir yabancı olarak yaşamak cehennemde yaşamak gibi” dedi. Bütün dünyaya görüntülü bir mesaj da yayınlayarak Uygurların yaşadıklarına dikkat çeken John’un ifadeleri şöyle: “Bugün sizin karşınızı gerçekten çok üzücü bir olay için geldim. Unutulmaması gereken ve ses çıkarılması gereken bir durum. Doğu Türkistanlı, zeki ve çok kibar bir Uygur kızı ile tanıştım. O şu anda köle gibi çalıştırılıyor. Onunla görüştüğümde çok zor ve hassas bir süreçten geçiyordu. Hem kendisini hem de ailesinin başına bir şey gelmemesi için neler yaşadığını bile anlatmaktan çekiniyordu. O görüşmeden sonra ortadan kayboldu ve bir daha kendisinden haber alamadım. WeChat’taki durumunda da herhangi bir güncelleme yoktu. O’nun hakkında gerçekten ama gerçekten çok endişeliyim. Şu anda onun durumunun kötü olduğunu düşünüyorum. Bu mesajın O’nun için faydalı bir adım olacağını ve kötü durumdan kurtulmasına yardımcı olmasını ümit ediyorum. Şu anda çok üzgünüm. Ama bir gün Onunla yeniden buluşursam, O’nun daha iyi olması için gitmesine izin vermeyeceğim. Çok teşekkür ederim bu imkânı bulduğum için. Umarım bu videoyu seyreden herkes, bu olup bitenlere karşı çıkmak ve durdurmak ve kamplarda yaşananları duyurmak için elinden gelenin en iyisini yapar. Ve aynı zamanda buradaki ırk ayrımcılığını dur der.”