Bir annenin kaçırılmasının acısı veya diğer adıyla iki yıl yani 730 gündür süren işkence

(Uygur Hareketi)

Bir sabah kalktığınızda, canınızdan çok sevdiğiniz annenizin, çocuklarınızın büyükannesinin ortadan kaybolduğunu düşünün. Hissedilen acının tarifi yoktur. Kalbin mengene ile sıkıştırılması, göğüs kafesinin patlayacak hale gelmesidir o an hissedilen. Hele bir de dünyanın ayaklar altına serilse yine de kıymetini karşılayamaz diye düşünülen o annenin, zalim bir yönetim tarafından kaçırıldığı haber alındığını öğrenin. İşte o an hayat durmuştur sanki. Peki bu acıyı tam iki yıldır her gün hissetmek işkence değil de nedir? İşte Çin Komünist Partisinin en az Naziler kadar zalim yöneticileri bugün Uygur halkına bu işkenceyi yapıyor. Hiçbir politik yönü olmamasına rağmen sırf, kız kardeşini susturmak için kaçırılan Dr. Gulshan Abbas’ın komünist dikta tarafından kaçırılmasının üzerinden tam tamına iki yıl geçti. Kızı Ziba Murat bu nedenle “Benim ve kız kardeşimin nasıl bir süreçten geçtiğini kim anlayabilir ki? Aynı şekilde bizim halkımızın” diyor.

Uygur Hareketi’nin Kurucusu Rushan Abbas, bundan iki yıl önce vatanı Doğu Türkistan’da Müslüman Uygurlara, Kazaklara ve diğer Türk topluluklarına Çin Komünist Partisi tarafından yapılan baskı ve zulümleri anlatmak için bir konuşma yapar. Konuşma, Amerika’da önde gelen düşünce kuruluşlarından birinde gerçekleşmiştir. Abbas, orada Doğu Türkistan’da bir milletin soykırıma tabi tutulmak istediğini söyler. Abbas’ın gündeme getirdiği konulara karşı Çin yönetimi çıkıp cevap vermek yerine hem korkak hem de bir zalime yakışır şekilde hareket eder. Abbas’ı susturmak için Urumçi’deki kız kardeşini kaçırır. Üçüncü sınıf mafyavari yönteme başvururken amacı Abbas’ı susturmaktır. Güya dünyanın liderliğini ele geçirmek isteyen Komünist dikta için çıkıp gerçekleri itiraf etmek yerine zulümlerine yeni bir zulüm eklemekten daha kolayı yoktur o da masum bir insanı kaçırarak bu özelliğini bir kez daha gösterir.

Sağlık gerekçeleri ile erken yaşta emekli olan bir doktor, çok iyi derecede Çince konuşan, bugüne kadar kanuna aykırı hiçbir davranışı olmamış, bütün ömrünü hastalarına adamış, hatta emekli olduktan sonra bile köyden gelenleri elinden tutup hastaneye götürmüş tedavisini yaptırmış karnını doyurmuş, onları kalbinden gelen bir tebessümle evine geri yollamış bir insan Dr. Abbas. Bir gün O’nun gibi bir insanın kaçırılacağı söylense kimse inanmazdı. Ama gelin görün ki, Ziba Murat’ın “Hiçbir zaman aklıma gelmezdi, bir gün panele katılıp dünyaya annemin kayıp olduğunu anlatmak zorunda kalacağım” sözlerindeki acı gerçekti yaşanan. Gulshan Abbas’ın kaçırılma gerçeği hem Ziba Murat hem de ailelerinden haber alamayan diasporadaki Uygurların karşı karşıya olduğu durumdur.

Uygur Hareketi tarafından düzenlenen panele katılan Ziba Murat, Komünist yönetiminin kendi zalim amaçları uğruna insanların aileleri ile irtibatlarını nasıl baskı aracı olarak kullandıklarına dikkat çeker. “Diaspora’daki Uygurlar için haber almak aynı zamanda bir işkencedir. Aile yakınlarının öldüklerini günler sonra uzaktan duymanın verdiği acının tarifi yoktur. Bu her gerçekleştiğinde topluma bir korku dalgası yayılır. Bu da Çin’in işlediği suçlar karşısında bizim susmamız için kullanılır” der Murat.

Annesi kaçırıldığında kızı 3 aylık olan Ziba Murat’ın. Her çocuğun sevilme, büyüdüğünü görme, onunla oynama, parklara gitme dönemlerinin başladığı zamandır. Ancak, Ziba Murat için hayatının en zor dönemidir. Kızı ile parka gidip oynaması, onun büyütmesi, ilgilenmesi gereken dönemlerini, bilgisayar ekranlarında, kongre binalarının koridorlarında, düşünce kuruluşlarının toplantılarında ulaşabildiği herkesten tek bir sorunun cevabını arayarak geçirir, “Annem nerede? Ondan nasıl haber alabilirim?” Bugüne kadar alabildiği tek cevap ise Özgür Asya Radyosu’nun annesinin çalıştığı eski hastanedeki kaynaklar üzerinden kamplarda tutulduğunu öğrenmektir. Kamp derken, öyle Çin’in dünyayı kandırmaya çalıştığı ‘tatil eğitim merkezleri’ diye düşünmeyin. O kamplar, Nazilerden ilham alınarak kurulmuş bir toplumu dilini, dinini, kültürünü hatta soyunu kurutarak yok etmek amacıyla kurulan kamplardır. Oradan kurtulanların anlattıklarını dinleyeme kalp dayanmaz. İşte bu nedenle Ziba Murat, kızkardeşi ve teyzesi Rushan Abbas hiç dinmeyen bir endişe ile iki yıldır yaşamaktadır.

Her ne kadar kendisi özgür topraklarda yaşasa bile Annesi serbest bırakılıncaya kadar Murat’ın da özgürlüğü hissetmek imkanı yoktur. Gulshan Abbas’ın kızları da kendisi gibi politik konularla ilgisi yoktur. Ancak hem Ziba Murat hem de kız kardeşinin tek bir amacı vardır o da Dr. Abbas’ı kurtarmak. Bu amaç uğruna da gecesini gündüzünü vereceğini şöyle ifade eder Ziba Murat, “Benim ne Çin ile ne de dünyanın sistemi ile bir kavgam yok. Ama bir evlat olarak annemi kurtarmak adına ne yapılması gerekiyorsa sonuna kadar yapacağım”

Ziba Murat’ın hem kendi annesi hem de diğer Uygurlar adına dünyaya bir çağrısı vardır, “Gelin siz de bu mücadele bize yardım edin” Hiç şüphesiz bu çağrıya ilk cevap vermesi gereken de batılı ülkeler değil Müslüman ülkelerdir.

 

 

 

Share

Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Campaign for Uyhgurs

We defend the human rights of uyghur people and the free world by exposing and confronting the chinese government's genocide, and empowering uyghur women and youth in the diaspora.