(Asım YILMAZ)
Komünist Çin Partisi’nin Hong Kong üzerindeki kontrolünü artıracak yeni yasal düzenlemesi geçen günlerde Pekin Hükümeti tarafından yürürlüğe sokuluyor. Hong Kong’da ifade özgürlüğü olmak üzere birçok temel evrensel hakları sınırlayan yasal düzenleme, Komünist Diktanın kendi ülkesinden çıkan ve dünyayı kavuran virüs kaosunun oluşturduğu kısmi belirsizlik ortamından yararlanılarak hayata geçiriliyor. Doğu Türkistan’daki soykırıma ses çıkarmayan ülkeler, Hong Kong konusunda da Pekin Hükümetine destek veriyor. Önce Doğu Türkistan, Tibet ve ardından Hong Kong, uluslararası kamuoyunun bu zalim oyuna daha ne kadar göz yummaya devam edeceği merak konusu.
1940’lı yıllarda bugünleri görürcesine yazdığı romanlarla dikkat çeken George Orwell’in, ikonik 1984 adlı romanından sonra diğer ünlü kitabı Hayvan Çiftliği’dir. Orwell, kitabında Marksizmi merkezine alan ‘Komünist Devrim’ düşüncesinin çarptırılarak nasıl bir sömürü düzenine ve diktatörlüğe dönüştüğünü eleştirir kitabında. Kısaca, çiftlik sahibine başkaldırıp orayı ele geçiren hayvanların başından geçenlerin anlatıldığı hikâyenin ana karakterlerinden Koca Reis, ki gerçek hayatta Komünist Manifestoyu yazan Marks’ı tasvir eder, 7 maddelik bir manifesto yazar. Bu maddelerden biri ‘Bütün hayvanlar eşittir’ şeklindedir. Hayvanlar arasında öne çıkan iki domuz yani Napolyon ve Snowball liderliği ele alır. Snowball, dönemin Sovyet lideri Troçki’yi, Napolyon ise Stalin’i işaret etmektedir. Bir süre sonra çiftlikte işler değişmeye başlar. Napolyon, Snowball’u kovar ve yetiştirdiği köpeklerle bütün hayvanlar üzerinde baskı kurar. 7 maddelik manifestoyu birer deler. İnsanları düşman olarak gören maddeye rağmen kapalı kapılar ardında iş birliği yapar onlarla yer içer. Manifesto zaman içinde değişir ve Makyavelci yaklaşımla ‘amaca ulaşmak için her yol mubahtır’ diyerek, bazı hayvanları yanına çeker, kimini düşman ilan eder kimisini de öldürerek her türlü zulmü işler. En sonunda bütün manifesto yenilenir, ‘bütün hayvanlar eşittir’ maddesi de ‘bütün hayvanlar eşittir ama bazıları daha da eşittir’ olarak değişir.
Bugün Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu üyesi 53 ülkesinin, Çin’in Hong Kong’daki özgürlükleri kısıtlamasına destek vermesi tam da Hayvan Çiftliği romanındaki Napolyon’un taktiklerini hatırlatıyor. Aslında Komünist diktanın Hong Kong kararının işaretleri Doğu Türkistan’da yaşanan soykırımda görülüyor. İşgal ettiği Uygur topraklarını Çinlileştirmek adına 1949 yılından beri işlediği soykırım suçları, dünyanın geri tarafından uzun süredir göz ardı ediliyor. Özellikle 2013 yılında duyurduğu dünyayı önce ekonomik sonra da politik olarak işgal etmesini sağlayacak Bir Kuşak Bir yol projesinin önünde en büyük olarak Doğu Türkistan halkını görüyor. Çünkü jeopolitik, ekonomik ve dev yer altı kaynakları ile Doğu Türkistan projenin kilit noktasında yer alıyor. Diğer taraftan, komünist rejim işgal ettiği topraklarda Müslüman ve Türk kimliğinin varlığına tahammül edemiyor. Hem ekonomik hem de ideolojik hedefleri uğruna kızıl yılan, Uygur, Kazak ve diğer Müslüman toplulukları yok etmeyi istiyor. Milyonlarca insanın toplama kamplarına sürülmesi, onların çocuklarının komünist yurtlarına gönderilmesi, kızlarının Çinlilerle zorla evlendirilmesi ve kölelik düzenini andıran zora çalıştırma sistemi ile bir toplum dünyanı gözü önünde tarihten silinmeye çalışılıyor. Herkese eşit refah getirme felsefesine dayanan Komünist manifesto, Pekin hükümetinin vahşi kapitalist hedefleri için sadece nostalji haline geliyor. Kızıl dikta, bütün bu zulümleri yaparken, tıpkı Hayvan Çiftliğindeki Napolyon karakteri gibi kendisine bağlı bir müttefik devletler topluluğu oluşturuyor. BM’deki veto gücü, dev ekonomisi ile aralarında Müslüman devletlerinde bulunduğu birçok ülkeyi kendisine bağlıyor. Bu uydu ülkeler, Amerika’da hem Kongre’de hem de Senato’da onaylanan ve Başkan Trump’ın yakında imzalaması beklenen Uygur İnsan Hakları Politikası’na hemen karşı çıkıyor. Komünist propagandayı destekleyen ülkeler, “bu Çin’in kendi iç meselesidir, Çin’de insan hakları ihlalleri yaşanmıyor, herkes eşit özgür yaşıyor” diyor. Bu sahne ise, Hayvan Çiftliği’nde Napolyon’un herkesin eşit şekilde temsil edildiği toplantıları iptal etmesine koyunların ‘Sen en iyisini bilirsin’ deyişlerini akla getiriyor.
Doğu Türkistan’da soykırım devam ederken, BM’de İnsan Hakları Komisyonu’nda Çin’e üyelik hakkı tanındı. Bu tam da kuzuyu kurda teslim etmek anlamına geliyor. Neticede, Hong Kong’da gösteri, yürüyüş ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan düzenlemeye adı var kendi yok olan İnsan Hakları Komisyonu üyesi 53 ülke destek veriyor. Aynen Orwell’in kitabında havuzdan su içen ineklerin ‘liderimiz sayesinde bu suyun tadı ne kadar güzelmiş” diyerek etrafta dolaşmasına benziyor. Çin Hükümetinin dışişleri yetkilileri de para ve güç kullanarak aldığı desteği büyük zafer olarak ilan ediyor. Bugüne kadar Doğu Türkistan’daki soykırıma Tibet’te yaşanan baskılara ses çıkarmayan söz konusu ülkeler, Çinli komünist diktaya sağladıkları bu destekle “Bazı hayvanlar eşittir, ama bazılar daha da eşittir” mesajı veriyor.