Uygur neslini yok etme için akıl almaz yöntemler
Abdulhakim Idris (Mart 30, 2020)
Amerikalı yönetmen ve oyuncu Mel Gibson’un 1995 yılında çekilen ve Oscar ödülünü alan “Braveheart”- Cesur Yürek, filminde, İngiltere Kralı İskoçya halkının direnişini kırmak için antik çağda kullanılan bir yöntemi devreye soktuğu hikâye ediliyordu. Senaryoya göre, krallar ve onlara bağlı derebeyleri, yönettikleri yerlerde evlenen kadınlarla ilk geceyi geçirme hakkı verilmişti. İngiltere Kralı da bu taktikle İskoçların ataları ile kan bağlarını koparacaktı. Tarihçiler, ‘ilk gece hakkı’nın uygulanıp uygulanmadığı konusunda tam bir görüş birliğine varamasa da, gelecekte bu günleri yazacak olanlar Çin’in benzer bir yöntemi uyguladığını insanlara hatırlatacaktır. Çünkü bugün Komünist Çin Partisi, 1,1 milyon Çinliyi, Doğu Türkistan’daki Müslüman ve Türk ruhunu yok etmek için Uygurların evine yerleştirerek birlikte yaşamaya zorluyor. Pekin Yönetimi, her zaman olduğu gibi Dünya kamuoyunu ikna etmek için şirin bir isim de koymuş durumda, “Eşleştirme ve Aile Haline Gelme” Toplama kamplarında kalan kadınların yaşadığı tacizler ve doğum oranlarını azaltılması için zorla verilen ilaçlarda, Uygur insanın yok edilmesi için kullanılan diğer teknikler.
1 milyon Çinli Uygur evlerine yerleştirildi
Komünist Çin Partisinin, Doğu Türkistan üzerinde yıllardan beri uyguladığı baskı ve zulümlerin her geçen gün ağırlaştığı bilinen bir gerçek. Bütün dünya Coronavirüs’e karşı mücadele ederken, virüsün kaynağı Çin, hiçbir şey olmamış gibi Uygur halkını yok etme çalışmalarına son sürat devam ediyor. Bunun için inşa ettiği kamplarda 2 milyon civarında Uygur hapsedilmiş durumda. Her evden ya karı koca ikisi ya da ikisinden biri kamplara gönderilmeye devam ediyor. Kampa gitmeyip de kalanlar da kendi evlerinde göz hapsine alınıyor. Bloomberg News kanalının haberine göre bugüne kadar 1,1 milyon Çinli Uygurların evine yerleştirildi. Bu, Uygur kadınların yabancı erkeklerle aynı evi hatta aynı yatağı paylaşmaları için zorlanması demek. Campaign For Uyghurs, (Uygur Hareketi) Kurucusu ve direktörü Rushan Abbas, ‘eşleştirme programının’ toplu tecavüzlerin önünü açtığına dikkat çekiyor.
Radio Free Asia, konuyu araştırdığı çalışmasını, “Çinli erkekler, Uygur evlerine ‘akraba’ olarak yerleştirildi ve Uygur kadınlarla aynı yatağı paylaşmak üzere görevlendirdi” diye duyurmuştu. Söz konusu araştırma, Eşleştirme ve Aile Haline Gelme programının Çin’in Uygurlar üzerindeki baskı yöntemlerinden sadece biri olduğunu belirtiyor. Programın amacı da zaten hali hazırda sürekli karakollara çağrılıp hesap vermek sorunda bırakılan Doğu Türkistanlıların evlerine ‘truva atı’ yerleştirerek hem onları 7/24 gözlem altında tutmak hem de aile değerlerinin yok edilmesi ve zorla birliktelikle Uygur neslinin bozulması. Doğu Türkistan’ın Kaşgar bölgesindeki Yengisar kentinde, eşleri kamplarda mahkum tutulan 70-80 kadar kadının yanlarına Çinli erkekler sözde ‘yeni akraba’ olarak yerleştirilmesi bölgede programın hayata geçirilmesinin örneği. Bir başka örnek de Hoten şehrinden. Burada da kalan yeni ‘akrabalar’ her geldiklerinde Çin yönetiminin propagandasını yaparken, kimileri de Müslüman bir ailenin evine alkol ve domuz eti getirerek içki içmelerini ve malum hayvanın etini yemeye zorluyor. Bu ‘akrabalar’ her ay geliyor belli günlerde kalıyor ve dönüyor. Kaldıkları süre boyunca hem onlara hükümetin programını yapıyor, onlarla yemek yiyor ve onlarla aynı yatağa yatıyor. Böyle bir yönteme bırakın bir Müslüman Türk’ün katlanabilmesi hiçbir insanın katlanması imkansız. Karşı çıkanlar ise hemen tutuklanarak kamplara gönderiliyor. Nitekim, Dünya İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu sistemi “zorla asimilasyon pratiklerinin derin işgal yöntemi” diye tanımlıyor. Dünya Uygur Kurultayı’nın Başkanı Dolkun Isa’nın da vurguladığı gibi söz konusu program, “Aile olmanın değerlerini toptan yok etmekten başka bir şey değil.”
Sistematik işkenceler ve tacizler
Komünist Yönetim, Çinli erkeklerin Doğu Türkistan’a gidecek erkek bulmak için devlet televizyonlarından reklam dahi yapıyor. Onları teşvik edici programlar yayınlanıyor. Nitekim, ABD Dışişleri Bakanlığı da erkeklere iş, para ve gittikleri yerde kalacak ev önerildiğini kayıtlara geçirmiş durumda.
Amerikan Kongresi’nde yaşananlara tanıklık yapan Mihrigul Tursun’un anlattıkları da Nazilerin Yahudilere yaptıklarından farksız olduğunu ortaya koymuştu. Kadınlara zorla ilaçların enjekte edildiğini böylece çocuk doğurma yetilerinin yok edilmeye çalışılıyordu. Haaretz, gazetesine röportaj veren Sayragül Sauytbay, kamplardaki güvenlik görevlilerin genç kızlardan gözüne kestirdiklerini akşamları zorla koğuştan alıp götürdüğünü sabah getirdiğini söylüyordu. Hatta daha da ileri gidip bir kıza tecavüze kalkıştıklarında diğer kadınlara da zorla izlettikleri de oluyordu.
Daha sonra bu taciz olayları kamp dışında da yaşanmaya başlamıştı. Uygur kadınlar zorla karakola götürülüyor ve tacize uğruyordu. Onlar için tek geçerli kural vardı ‘Han Çinlileri her zaman haklıydı’ Tıpkı, Cesur Yürek filminde olduğu gibi İngiltere’nin İskoç halkına yaptıklarının doğru olduğunu iddia etmesi ile benzerdi bütün bu yaşananlar.